Çanakkale Boğazı'nın hemen çıkışında, Ege'nin lacivert suları ile sarmalanmış bu sevimli adaya bir arkadaşımın yelkenlisi ile ulaştık.
Bozcaada, turizm ve şarap üretimi ile son yıllarda adını iyice duyurdu. Tarihsel olarak pek çok Ege adası gibi burası da farklı medeniyetlerin kontrolü altında kalmış. Persler'den Ruslar'a kadar adaya gelmeyen yok neredeyse. En sonunda 1925 yılında Türkiye'ye katılıp Tenedos olan adı Bozcaada olmuş.
Adaya doğru Marmara'dan yola çıktığınızda tabii Çanakkale Boğazı'ndan geçiyorsunuz. Boğaz'dan Ege'ye doğru yaklaşırken önünden geçtiğimiz Kilitbahir kalesinin bir fotoğrafını çektim. Önce Çanakkale sonra Bozcaada!
Çanakkale'den Ege'ye açıldığınızda rotanızı güneye doğru çevirdiğinizde kısa bir seyir ile Bozcaada'ya ulaşıyorsunuz.
Küçük adanın 2500 kadar sakini adanın tek yerleşimi olan, kalenin yanındaki köyde yaşıyor. Güzel sokakları restoranlar, pansiyonlar ve küçük otellerle dolu olan köy tipik bir Ege adası görüntüsü veriyor. Adaya arabalı vapur ile ulaşmak istediğinizde de varacağınız iskele burada.
Köyün karşınıza çıkan ilk görüntüsü içinde sakladığı güzellikleri hemen size sunmuyor ve sanki biraz çekingen bir manzara çiziyor.
Karaya ayak basıp daracık sokaklarda dolaşmaya başladığınızda ise Ege havası sizi kuşatıyor.
Aşağıdaki fotoğraf tipik bir Bozcaada sokağına ait. Biraz dikkatli bakarsanız gelini de görürsünüz, akşama düğün var!
Düzgün ve temiz sokaklar, bakımlı boyalı binalar ve yeşille örtülmüş çevre çok sevimli ve sıcak bir ortam yaratmış. Sokaklarda restoranlar, pansiyonlar ve tabii şarap mağazaları buluyorsunuz. Hatta adanın kendi ölçüsünde bir müzesi bile var.
Pansiyonlar demişken bir tanesinden özellikle bahsedeceğim. Rengigül Pansiyon kendisini ara bir sokağa iyice saklamış. Biz yelkenlimizi ile adaya vardığımızdan kalacak yere ihtiyacımız olmadı. Buna rağmen Rengigül Pansiyon'un meşhur sabah kahvaltısını kaçırmayalım dedik ve ertesi sabah için rezervasyon yaptık. Ev sahibinin özenli sunumu ile donatılmış masadaki kahvaltı ziyafeti ada keyfimizi iyice arttırdı.
Buyurun bu harika kahvaltı sofrasına.
Tekrar etrafı gezmeye başladığınızda yolunuz sahile gelecek, çare yok. Kıyı boyunca dizilmiş cafe'ler ve restoranlar da estetik görüntüler sunuyor. Şurada oturup bir kahve içmez misiniz?
Gördüğünüz gibi her yerde güzel boyalı ahşap sandalyeler var. Plastik masa sandalyeler bu adayı ele geçirememiş çok şükür!
Köyün sahilden bir görüntüsü ile kapanışı yapalım. Yerleşimin neredeyse tamamı budur. Sahil balıkçı tekneleri için de doğal bir barınak. Mütevazi, sıcakkanlı ve içten bir yer Bozcaada.
Temmuz, Ağustos döneminde çok kalabalık olduğu konusunda uyarıyor herkes. Bu kadar küçük bir yerin yatak sayısının çok kısıtlı olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bağ bozumu zamanı da meraklıları akın ediyormuş adaya. Adanın güzel şarapları olduğu herkesin malumu.
İlk defa geldiğim Bozcaada'yı çok sevdim. Bol rüzgar, güzel yeme-içme, misafirperver insanlar sizi burada bekliyor. Yaşamın küçük bir ada standartlarında olduğunu unutmayın ve fiyakalı "beach"ler aramayın. Sahici bir yer burası.
1 yorum:
Bozcaada gibi bir adayı gezip görmek çok güzel. İnsanları fazlasıyla cana yakın. Misafirleri gibi karşılıyorlar sizi.
Bozcaada Pansiyonları ve Bozcaada Otellerinin hepsi burada: Bozcaadam.net
Yorum Gönder