Geç Helenistik dönemde zenginliği ile öne çıkan Knidos, hristiyanlık sonrasında da önemini korumayı başarmış. Küçük iki koya yüzünü dönmüş olan antik yerleşimin önünde bugün bir restoran, tahta bir iskele ve çok estetik olan Knidos fenerinden başka bir yapı yok. 20 civarında tekneye gecelik konaklama imkanı sunan iskeleyi gün sonunda fotoğrafladım.
Yukarıda görünen koya bakan Knidos şehrinin muhteşem konumunu anlamanın bir yolu küçük tiyatronun merdivenlerini tırmanmak. Zamanında iki tiyatro inşa etmiş Knidoslular. 20.000 kişilik büyük tiyatro günümüze ulaşamamış. Doğal sebeplerle değil, insanoğlu tahrip etmiş bu yapıyı. 5.000 kişilik küçük tiyatro ciddi hasarla da olsa yerinde duruyor ve ziyaret ettiğinizde bir zamanlar burada ne görkemli performanslar yapıldığını adeta size fısıldıyor. Tiyatronun şu konumuna bakar mısınız?
Güneş güne elveda derken fotoğrafını çekmeyi başardığım Knidos feneri muhtemelen Ege'deki en güzel deniz feneridir. Aşağıdaki fotoğrafta hile hurda yok, Ege'nin muhteşem günbatımlarından birinin makineme düşmüş görüntüsüdür gördüğünüz.
Daha gün kararmadan yüzünü gösteren mehtap gece gümüşi ışığı ile ayrı bir şölen yaratıyor. Karadan gelen günübirlikçiler terk ettiktikten sonra Knidos'un önündeki küçük koy teknelerde kalan az sayıdaki ziyaretçisine ev sahipliği yaparken gerçeküstü bir manzara ortaya çıkıyor.
Bu suların medeniyetin beşiği olduğunu anımsayarak gezmekte fayda var. Doğal güzelliklerle insanlık kültürünün bu kadar bütünleştiği başka bir coğrafya var mıdır, bilmiyorum.