istanbul

istanbul

Kareler: İstanbul - IV

Nedense denizin olmadığı bir İstanbul resmetmek içimden gelmiyor. Ne zaman vapura veya feribota binsem fotoğraflamaya değecek bir görünüm var mı diye İstanbul'un silüetine bakmadan edemiyorum.

Farklı ışık koşullarında bambaşka kareler çıkartıyor bu koca şehrin denize bakan yüzü. Tabii, bir de durmadan yükselen binaların sebep olduğu değişim var. Üç beş yıl önceki fotoğraflara baktığınızda ağzınız açık kalıyor.

Yine bir Boğaz geçişinde aşağıdaki kareyi yakaladım. Gün batımında binalar güneşin turuncu ışıkları ile boyandığında betonun soğukluğundan biraz kurtulmuş gibi duruyorlar.


Yukarıdaki fotoğraf aslında genelde tercih ettiğimden farklı bir ışık/renk dengesine sahip. Galiba değişik koşulları yansıtan denemeler yapmak hoşuma gitmeye başladı. Binalara vuran sıcak ışık biraz daha doygun bir renk verirken deniz ve gökyüzü canlı renklerinden arınmış bir sadelikle karşımızda duruyor. Teknenin beyazı ise deniz ile kontrast oluştururken referans renk olarak da katkıda bulunuyor.

Bir de siyah-beyaz denemem var.

İstanbul'a aitmiş gibi durmayan ama İstanbul'un içinde barındırdığı farklı dünyaları ve değerleri, yerel-küresel zıtlığında yansıtmaya çalıştığım bir fotoğraf aşağıdaki. Ne zamandır böyle bir kare yakalamak istiyordum.

Ahırkapı'da simitçi

Neden siyah-beyaz diye soracak olursanız cevabım, rengin bu fotoğrafın anlatmak istediğine bir katkıda bulunmamasıdır. Günümüzde siyah-beyaz fotoğrafın hala bir cazibesinin olmasının esas sebebi zaten budur bence.

Yukarıdaki fotoğrafların benim için bir farkı da her zamanki gibi "jpg" değil "raw" olarak çekmiş olmam. Dedim ya, farklı denemeler hoşuma gitmeğe başladı. Her iki fotoğrafı da Olympus XZ-2 kompakt makinem ile çektim ve Rawtherapee karanlık oda programı ile son hallerine getirdim.



Hiç yorum yok: