PAROS
Mikonos adasının güneybatısında yer alan Paros'a varmak için 3-4 saatlik bir yelken seyri gerekiyor. Ege denizinin buralarda bayağı hırçın olduğunu söylemeliyim. Yelkenciler bu bölgede demir almadan önce mutlaka hava durumunu kontrol etmeli.
Paros bir zamanlar en iyi kalitedeki mermerin kaynağı imiş. Bugün hala terkedilmiş mermer ocaklarını görebilmek mümkün ama özellikle peşinden koşulacak bir manzara değil bu. Adanın temel varış limanı Parikia. Kendi teknenizle de gelseniz, Ege adalarını birbirine çok efektif olarak bağlayan feribotları da tercih etseniz adaya ayak basacağınız yer Parikia.
Aşağıdaki fotoğraf Parikia rıhtımını gösteriyor. Denizin görünümü daha önce yaptığım meteoroloji uyarısını biraz daha anlaşılır kılıyordur sanırım.
Parikia'nın batı tarafı daha sakin bir görünüm sunarken doğu kısmı sıralı restoranları ile sizleri nefis akşam yemeklerine davet ediyor.
Bu sevimli kasabada lüks oteller filan beklemeyin. Basit ama temiz pansiyonlar ve küçük aile işletmeleri feribotla gelenlerin konaklama seçeneğini oluşturuyor.
Parikia sahilinde bir sabah kahvaltısı için tercih ettiğimiz çay bahçesi kasabanın Ege'ye has ruhunu yansıtıyor adeta.
Adanın ikinci büyük kasabası ve asıl eğlence merkezi kuzeydeki Naousa. Restoranlar ve barlar cenneti gibi bir yer burası. Parikia'nın dinginliğine bakarak adayı sessiz sakin bir mekan zannedenler çok yanılır. Naousa uzun Ege gecelerinin doğru adresi. Aşağıda, akşam için hazırlık yapan bir sahil restoranının gün batımındaki görüntüsünü görüyorsunuz.
Ege'de akşamın gelişinin yarattığı nefis renk oyunları beni hep etkilemiştir. Güneş veda edip sahneyi yıldızlı gökyüzüne bırakmadan hemen önce manzarayı sıcacık renkler ile boyuyor.
Bir de şu resme bakın. Denizin yaladığı bir cafe'de frappe'lerimizi içerken görüntüledim bu manzarayı.
Ortamın sakinliği sizi yanıltmasın, henüz daha çok erken. Gecenin ilerleyen saatlerinde Naoussa kıpır kıpır, yaşam dolu.
Paros'un saklı hazinesi ise sahilde değil de tepelerde konumlanmış. Bir araba kiralayıp adayı gezmeye çıktığınızda mutlaka gitmeniz gereken yer yükseklerde bir yamaca kurulmuş olan Lefkes köyü. Daracık sokaklarına taşıtların giremediği bu tarihi köy bir masaldan fırlamış gibi görünüyor. Köyün minyatür meydanlarından birine bakan kahvehaneyi aşağıdaki gibi fotoğrafladım.
Lefkes'in sokaklarında dolaşırken belki de o güne kadar gördüğüm en güzel görüntülerden birisi karşıma çıktı. Genç bir kadın evinin önündeki begonvilin gölgesinde günün sakinliğini yaşıyordu. Binanın bembeyaz haline tezat oluşturan neredeyse fosforlu begonvil sanki fotoğrafı çekilsin diye bekliyordu. Ben de bu çağrıya uyup deklanşöre bastım.
Bu güzelliklerin etkisiyle kendimizden geçmiş bir şekilde Paros'a veda edip bir sonraki durağımız olan Serifos'a doğru yola çıktık.
SERiFOS
Yaklaşık 1500 kişinin yaşadığı minik Serifos adası Kiklad adalarının batısında yer alıyor. Bodrum'un hizasında, ancak Yunanistan kıyılarına yakın olan ada popüler bir tatil mekanı değil. Çok mütevazi bir atmosferi var. Yine de kendince güzellikler barındırıyor Serifos. Adaya varış noktanız Livadi köyü. Küçücük bir liman ve basit bir mendirek bütün altyapıyı oluşturuyor.
Buyurun Livadi'ye.
İşte hepsi budur diyeceğim ama nefis denizi ve bu kadarcık bir adada bile yiyebileceğiniz güzel yemekleri hafife almayın diye uyarımı yapayım hemen.
Adanın merkezi olan Chora sahilde değil tepelerde kurulmuş. Bugün hala belediye binası gibi idari tesisler tepelere sıralanmış evleriyle sizi karşılayan Chora'da bulunuyor. Zamanında korsanlara karşı korunmak için böylesi yerleşimler kurulmuş, bunu anladık ama günümüzde merkezin hala burası olması biraz tuhaf geliyor insana.
Chora'nın sokaklarında yürürken nefes nefese kaldığımı gözünüzde canlandırabiliyorsunuzdur. Her yer dik yokuşlar ve merdivenlerle dolu. Egeliler'in keyiflerine düşkün halini bilince merak etmiş olabilirsiniz, bunca yorgunluğun dinlenmesi nerede olur diye. Haksız sayılmazsınız. Tabii ki köy meydanına güzel bir kahvehane kondurulmuş, bacakları titreyerek oraya ulaşanları bir fincan kahveye davet ediyor.
Serifos, Kiklad'larda gezdiğimiz son ada oldu. Başladığımız yerde turumuzu bitirip Olympic marinada teknemizi teslim ettik ve Atina üzerinden yurda döndük.
Ege'nin sıcak çağrısı çoktan kulaklarımda çınlamaya başladı bile. Bakalım bir daha ne zaman buralara gelebileceğim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder