istanbul

istanbul

İzlenimler: Egina, Poros ve Hydra

Atina'dan kolayca ulaşabileceğiniz Ege adalarından bahsedelim bu kez. Korint kanalının Ege tarafındaki ağzının açıldığı Saron Körfezi kuzeyde Atina sahilinden güneyde Mora yarımadasının doğu ucuna kadar uzanıyor. Körfezin içindeki ve biraz kenarındaki Saronik adaları, Pire limanından kalkan deniz otobüsleri ile kısa sürede Ege'nin güzelliklerine ulaşmanıza olanak veriyor. Biz farklı bir yöntem kullandık ve Atina'daki Alimos Marina'dan kiraladığımız yelkenli tekne ile bir hafta bu güzel sularda dolaştık.

Şöyle bir haritaya bakalım. Google Maps'den alınmış karede ziyaret ettiğimiz adaları işaretledim.


Günlük hayatın koşuşturmasına ara verip, uçağa atladığınız gibi Ege'nin karşı kıyısına geçip akşama doğru Atina sahiline ulaştığınızda doğal olarak keyfiniz yerine geliyor ve ertesi gün çıkacağınız güzel yolculuğun heyecanı ile iyimser, mutlu bir havaya bürünüyorsunuz. İşte bu ortamda, bir hoşgeldiniz birası ile tatilimize resmen başladık.


Ertesi gün marinadaki işlemlerimizi bitirip teknemizi teslim aldık ve zaman kaybetmeden yola çıktık. Daha ilk günden Ege bize güzel yüzünü gösterip görsel ziyefetler sunmaya başladı.


Denizde olmanın insanı hafifleten duygusu benliğinizi doldurduğunda kendi varlığınızı da farklı şekilde hissediyorsunuz, farkındalığınız değişiyor.

Böyle duygu ve düşüncelerle dolmuşken kısa sürede ilk limanımıza vardık: Egina adası. Sönmüş bir volkanın şekillendirdiği adanın nüfusu 10.000'den fazla. Ana limanı ve merkez kasabası batı kıyısında bulunuyor. Aslında çok estetik bir yerleşim değil burası. Sokaklarında dolaşırken Ege adalarının karakteristik görünümlerini pek yansıtmıyor ama hareketli bir atmosferi var.

Limanın genel görüntüsü şöyle.


Karaya çıktığınızda görmeniz gereken yerlerin başında Afea (Aphaea) tapınağı geliyor. Limana yaklaşık 13km mesafede, bir tepenin üzerine oturtulmuş olan tapınak, tanrıça Afea'ya ithaf edilmiş. Afea'nın Zeus'un kızı olduğu düşünülüyor.

MÖ 500'lerde inşa edilen bina sizi böyle karşılıyor. Tepeden sunduğu Ege manzarası ile beraber etkileyici bir görünüm.


Tapınağa ulaşmak ve adayı karadan keşfetmek için bir günlüğüne araba kiraladık. Akşamüstü Poseidon kaşlarını çatmaya karar verdi ve gökyüzü gri bulutlarla dolup, denizdeki dalgalar iyice azdı. Neyse ki biz karadan adayı geziyorduk. Kuzeye bakan kıyıda Souvalas balıkçı barınağındaki tekneler, ışığın etkisiyle bana çok güzel poz verdi. Mendireğin hemen yanındaki tavernada nefsimizi köreltirken bu fotoğrafı çektim.


Şimdi gelelim ada hakkındaki en önemli tüyoya. En iyi yemek mekanları adanın güney batısındaki Perdika köyünde. Tekne ile ulaştığınızda da köyün küçük koyundaki iskeleler gecelemek için en uygun yer. Sevimli, güzel manzaralı bir köy olan Perdika'da akşama doğru tavernaları gezip yemek mekanı seçmek önemli bir günlük faaliyet.

İşte, yemek saati yaklaşırken Perdika manzarası.


Egina adasından sonraki durağımız Poros oldu. Daha önce Poros'u ziyaret etmiş ve bir izlenimler yazısı yazmıştım (İzlenimler: Poros burada) Dolayısıyla, burada tekrar uzun uzadıya yazmayacağım bu güzel adayı ama hiç değinmemek de olmayacak.

Poros sahiline varmak üzereyken adanın bu fotoğrafını çektim.


Tekneyle gelmenin yanında, adada hem basit ama temiz pansiyon/oteller hem de bir iki fiyakalı otel var. Güzel kasabanın yeme içme seçenekleriyse pek çok.

Akşamüstü ada sahilinde yürüyüş yaparken dinginliği ve huzuru fotoğrafladım.


Gezimizdeki son durağımız Hydra adası oldu. Motorlu taşıtın olmadığı ada çok canlı ve cazibeli bir turist mekanı. Tabana kuvvet bu güzel adayı gezebilirsiniz. Sahildeki yerleşimleri birbirine bağlayan etkin bir deniz taksi ağı da var.

Adanın merkez kasabasının manzarasını tam da bir deniz taksi limandan çıkarken kareledim.


Sert öğlen ışığında gökyüzünün tuhaf tonlara bürünmesinin sebebi fotoğrafı cep telefonumla çekmiş olmam. Yine de bir telefon için iyi bir sonuç.

Hydra adası Yunanistan'ın Osmanlı İmparatorluğundan bağımsızlık mücadelesinde denizcileri ile önemli bir yere sahip olmuş. Bugünkü popüler statüsünün ise kısmen besteci/şarkıcı Leonard Cohen'e borçlu. Cohen, adada bir ev alıp uzun zaman burada yaşamış ve pek çok insanın ilgisini buraya çekmiş. Kasabanın ara sokaklarına saklanmış pahalı butik oteller burada diğer adalardan daha farklı düzlemde bir ekonomik canlılık olduğunun işaretini veriyor.

Limanın sağ tarafındaki değirmen ve hemen önlerindeki güzel tavernalar sizi böyle karşılıyor.


Koyun tam karşı tarafı ise surları ve topları ile daha ağırbaşlı ve resmi bir görüntü sunuyor.


Kasabanın kendisi de daracık sokaklarını dolduran bakımlı ve estetik binaları ile ilgiyi hak ediyor. Yaz ortasındaki yoğun sezonda buralarda iğne atsan düşmez belli ki.

İşte size Hydra.


Ada genel havasıyla daha pahalı bir izlenim oluşturuyor. Gerçi, burada da makul fiyatlı konaklama ve yeme içme mevcut ama ziyaretçilerinin en azından bir bölümünün biraz daha kalburüstü bir profile sahip olduğunu hemen farkedebiliyorsunuz.

Restoranda öğle yemeği sohbetine dalmış iki kadın ile onlardan habersiz olarak aynı kareye giren bir mega yat personeli ilginç bir tablo oluşturuverdi önümde.


Bu arada, fotoğraftaki restoranın adı Omilos ve çok lezzetli Yunan ve İtalyan yemekleri sunuyor.

Ana kasabadan 2km uzaklıkta bulunan Mandraki koyu yelkenciler için en uygun geceleme mekanı. Teknenizi kıçtan kara bağladığınız koyda çok güzel bir taverna da var. Otelde kalanlar da 20 dakikalık bir yürüyüşle buraya gelip hem nefis denizden faydalanabilir hem de taverna da güzel bir yemek yiyebilir. Yürüyüş yolunda da çok güzel manzaralar var.

Mandraki koyundaki teknelerin üzerine akşam inerken.


Bu üç adayı gezdikten sonra Atina'ya yelken açtık ve hemen sonra kürkçü dükkanına geri döndük.

Adaların ve ada yaşantısının cazibesi Ege'nin bu köşesinde kendisini böyle sunuyor. Anlatırken bile özlediğimi hissettim.

Bu arada, son fotoğraf olarak da Mandraki koyunda bizi bekleyen teknemizi sunuyorum. Hani, iyi güzel de sizin tekne nerede diye soran olursa!









Hiç yorum yok: