İnsanlar niçin fotoğraf çeker? Bu sorunun cevabı fotoğrafın kendisine yüklediğimiz anlama göre değişiyor. Bir doğa fotoğrafçısı nadide bir güzelliği yakalayıp bilinir kılmanın hazzı için fotoğraf çekerken bir cep telefonu kullanıcısı sadece böyle bir imkan sürekli elinin altında olduğu için karşısına çıkan çok sıradan bir görüntüyü kaydedebiliyor. Profesyonel bir reklam fotoğrafçısı bir ürünü en güzel haliyle, hatta gerçekte olduğundan daha güzel şekilde yansıtmaya çalışırken bir turist içtiği kahvenin fotoğrafını kötü ışık koşullarına rağmen sosyal bir ağ üzerinden Dünyaya yayınlamaktan zevk alabiliyor. Burada aynı yöntemin birbiriyle hiç ilgisi olmayan amaçlar için kullanılabileceğini vurgulamak istiyorum.
Tabii, bir de fotoğraf ve sanat ilişkisi var. Bir fotoğraf sanat eseri sayılabilir mi, sayılırsa onu sıradan fotoğraflardan ayıran özellikler nedir? Sanat mıdır, değil midir pek karar veremesek de çoğumuz bazı fotoğrafların diğerlerinden daha güzel olduğunu veya bazılarımızın diğerlerinden daha güzel fotoğraf çektiğini kabul ederiz. Öte yandan, biraz eğitilmiş gözü olanlar diğerlerine güzel gelen bazı fotoğraflardaki temel hataları fark edip bunlardan rahatsız olabilir.
Fotoğrafçılığı yaratıcı bir faaliyet olarak kabul etmek galiba iyi fotoğraf çekmek için gereken ilk ön koşul. Sadece önümüzdeki sahneyi veya nesneyi yakalamak amacı ile çekilen fotoğraf daha baştan gelip geçici bir sonuç demek. Temel ışık kullanımı, fotoğraf teknikleri ve kadraj gibi kavramlara bu aşamada değinmiyorum bile. İşin sanat yönüne ait tartışma ise bu yazıya dahil olamayacak kadar geniş ve kapsamlı. Yine de, en azından kalıcılık açısından fotoğrafları ve fotoğrafçılığı değerlendirebiliriz.
Yukarıdaki kare bir Avrupa şehrindeki müzayede şirketinin vitrinine ait. Nadide resimler gibi konumlandırılmış iki eski fotoğraf bugün için bir değer ifade ediyorsa sanırım yukarıda bahsettiğim yaratıcılık ön koşulunun varlığı işin içindedir.
Fotoğrafa boğulduğumuz günümüzde hala bu kriterin bir değeri var mı? Umarım vardır, yoksa milyonlarca fotoğrafa rağmen 50 yıl sonraya bırakacak bir karemiz kalmayacak. Büyük çoğunluğumuz yaratıcı bir faaliyete zaman ayıramayacak kadar hızlı yaşıyoruz. Varoluşsal bir çelişkiyi ifade eden bu durum modern yaşamın, hayatın kendisi dahil herşeyi tüketen işleyişini gösteriyor.
Sanatsal bir yanı olamasa bile hepimizin yaratacağı şeyler vardır mutlaka. Biraz hızımız azaltıp, günümüzü dolduran koşuşturmaya kısa molalar vermek ise başlangıç için yeterli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder