Adalara aşık birisi olarak yine sizi güzel bir mekana götüreceğim. Benim için vazgeçilmez olan Ege adalarının, diğer taraftaki kardeşlerinden biri olan Zakintos adası (Zakinthos, Zakyntos veya Zante olarak da anılıyor) Yunanistan'ın İtalya'ya bakan tarafındaki İyon Denizinde en güneydeki adadır.
İsterseniz önce Zakintos'un yerine bir bakalım. Kırmızı ok adamızı işaret ediyor.
Çok aktif bir fay hattında bulunan İyonya adaları tarih boyunca sallanmış durmuşlar. Zakintos da 1953 yılında hemen yukarısındaki Kefalonya ile birlikte neredeyse yerlebir olmuş. Bugün de sık sık depremlerle sarsılıyor bu adalar ancak az katlı düzgün bina kalitesi önemli bir tehditi engelliyor.
Neolitik dönemden beri insanların yaşadığı ada tarih boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış ve 19. yüzyılın ikinci yarısında o dönemde yeni bağımsızlığını ilan etmiş olan Yunanistan'a katılmış.
Zakintos'a ulaşmanın en kolay yolu Atina üzerinden uçak ile seyahat etmek. Mora yarımadasını araba ile geçip feribot ile adaya varmak da mümkün. Biz zaman kazanmak amacıyla uçak yolculuğunu tercih ettik. Atina'dan bindiğimiz pervaneli uçak bizi 45 dakikada Zakintos'a ulaştırdı.
Size ilk izlenimimi sunayım; adaya inerken uçağın penceresinden görünen manzara.
Havaalanı adanın en güneyinde. Adanın merkez yerleşimi de burası. Lafı hiç uzatmadan söyleyeyim, uzak durulması gereken yer de burası. Özellikle Kuzey Avrupalıların organize turlarla gelip kaldığı sevimsiz bir turizm merkezi görünümünde bir yerden bahsediyorum. Önceden dersimizi çalışmış olarak buralara vardığımızdan, havaalanında arabamızı kiralayıp hemen yola koyulduk ve adanın en kuzeyindeki mütevazi ancak sevimli otelimize vardık.
Lithies Studios & Apartments, bir tepe üzerinde kuzeydeki Kefalonya adasının manzarasına bakan otelimizdi. Hemen yakınındaki Aya Nikolas (Hagia Nicholas, yani Noel Baba) köyü sahilde nefis bir otantik ortam sunuyor. Zaten adanın kuzeyinde sadece minik köyler var. Bunlardan bir tanesi insanı uzaktan manzarası ile çarpıyor. Küçük bir buruna yerleşmiş olan Mikro Nisi nefes kesen bir güzelliğe sahip.
Bu manzarayı görünce dayanamayıp bütün bir günü burada geçirdik. Yedik, içtik ve durmadan bu muhteşem suda yüzdük. Üstelik etrafta kimseler yoktu.
Adanın doğu sahili boyunca ilerleyen karayolu sizi küçücük yerleşimlerden ve sahil restoranlarından geçiriyor. Bunlardan bir tanesi de Makris Gialos. Karayolunun bir tarafı harika bir kumsal, diğer tarafı da dik yamaca kurulmuş iki üç restoran. Sakin, sessiz, insanı alıp götüren bir ortam. Deniz keyfinizi yapın, acıkınca veya gölgeye kaçmak istediğinizde restoranlardan birine oturun. Kimse sizden pahalı yemekler yemenizi beklemiyor. Bir fincan kahve veya bir bardak soğuk bira ısmarlayıp saatlerce gölgede uyuklayıp keyfinize bakabilirsiniz. Canınız güzel bir yemek çektiğinde ise zaten tam yerindesiniz. Nefis deniz mahsulleri gayet makul fiyatlara masanızı donatıyor.
Makris Gialos kıyısı ve ileride Kefalonya adası...
Fotoğraflardan da anlayabileceğiniz gibi adanın kuzey tarafı sessiz, izole, adeta cennet gibi bir ortam sunuyor size. Güneydeki merkez ise bunun tam tersi bir toplu tatil mekanı. Bir tur ile sadece oraları ziyaret edip dönerseniz ada hakkında bambaşka ve yanlış bir izleniminiz olur.
Sessiz ve izole mekanlardan bahsedince buradaki özel bir oteli atlamak olmaz doğrusu. Aya Nikolas köyünün hemen çıkışında bulunan Hotel Nobelos çok ayrıcalıklı bir konaklama tesisi. Bugüne kadar gördüğüm en güzel butik otellerin birinden bahsediyorum. Kendi koyuna yerleşmiş, nefis bir sahili olan, restoranı insanın aklını başından alacak lezzetler sunan olağanüstü bir tesis burası. Tesis deyince büyük bir yer olarak algılamayın, topu topu 4-5 odası var. Ada standartlarına göre pahalı bir konaklama sunuyor ve neredeyse bir sene önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyormuş. Biz gündüz plajından faydalandık, iki gece de akşam yemeğine geldik. Akıllara ziyan bir lezzet durağı burası.
Hotel Nobelos sahilinde bir dinlenme köşesi.
Günün sonuna gelip güneşi batırdığınızda gözünüzün önüne serilen manzara da ömre bedel doğrusu. Buraları görünce insan benim büyük bir şehirde ne işim var diye düşünmeden edemiyor.
Nobelos sahilinde gün batarken...
Geceyi içinize çekerek yaşayabileceğiniz bir mekan da daha önce bahsettiğim Aya Nikolas. Köyün sahilinde bulunan basit restoran bize öyle güzel kucak açtı ki, kaldığımız sürece defalarca buraya akşam yemeğine geldik. Basit, temiz, sıcacık, samimi bir ortam ve taptaze deniz ürünlerinden oluşan bir menü. Yemek sonrasında ay ışığında sahilde yürüyüp hayallere dalabilirsiniz.
Fazla söze gerek yok, işte Aya Nikolas gecesi.
Zakintos'un iki özelliği en hızlı internet araştırmasında bile karşınıza çıkıyor. Birincisi adanın kuzeybatısında bulunan Navaio koyu. Sarp tepelerin arasında oluşmuş bu nefis kumsala karadan ulaşılamıyor çünkü etrafındaki tepeler duvar gibi yükseliyor. Adanın farklı noktalarından tekne turları ile bu doğa harikasına varabiliyorsunuz. Navaio koyunu biraz daha da cazip kılan şey, kumsalın tam ortasına yerleşmiş olan gemi enkazı. 1980'lerin başında bir fırtına sırasında sigara kaçakçılarına ait bir tekne bu koyda karaya oturmuş. Artık tamamen çürümüş olan bu gemi koya tuhaf bir cazibe katıyor ve adaya gelenlerin görmeden edemediği bir manzara sunuyor.
Çevreleyen tepelerin birinden Navaio veya diğer adıyla gemi enkazı koyu.
Adanın ikinci popüler özelliği, yine en kuzeyinde yer alan Mavi Mağaralar. Tekne ile ulaşabilinen bir dizi mağaranın içine girdiğinizde bir ışık oyunu sizi karşılıyor ve mağara içindeki su tuhaf bir mavilikte ortaya çıkıyor. Öyle ki, suyun içindeki herşey masmavi görünüyor gözünüze. Anlatması biraz zor, fotoğraflaması daha da zor bir manzara bu. Buralara ayak basarsanız mutlaka görün bu popüler mekanı.
Mavi suları yansıtmasa da mağaraların oluşumunu göstermek adına denizden manzarayı sunuyorum.
Mavi ışık fenomenini görmek için mağaraların içine girmek gerekiyor. Tekne turları mola vererek mavi ışıklar içinde yüzmenize de imkan sağlıyor. Gidip yaşamanız lazım.
Buraya kadar anlattıklarımdan Zakintos'un dinlenme ve denizin tadına varma tatili için çok uygun bir yer olduğunu anlamışsınızdır. Yunan adalarının büyük çoğunluğunda olduğu gibi burada da büyük tesisler yok. Basit, doğal, zamanımızın dışında bir tatil imkanı sunuyor bu ada. Aslında bizim de burayı seçme sebebimiz koşturmacanın dışına çıkıp hızımızı düşürerek kendimize gelmekti zaten. Hepimizin molalara ihtiyacı var.
Ada zamanı, karada büyük şehirlerde yaşayanlara yadırgatıcı gelecek şekilde yavaş ve değişkendir. Zakintos da buna güzel bir örnek. Kendinize gelmek için iyi bit fırsat sunuyor bu ada.
Aya Nikolas'tan bir "bina" görüntüsü ile sözlerimi bitireyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder