istanbul

istanbul

Kareler: Taksim'de bir akşam

İstanbul Gezi parkındaki ağaçların kesilmesini engellemek için çok küçük bir grup tarafından başlatılan protesto, bir hafta bile geçmeden bütün Türkiye'yi sarsan zincirleme bir reaksiyona dönüştü. Bu dönüşümde yerel ve merkezi yöneticilerin gösterdiği "katkı payı" da herkesi şaşırttı. Bakımsız küçük parktaki yaklaşık 150 kişilik grubun protestosunun vardığı nokta, apolitize edilmiş olduğu düşünülen Taksim meydanını nereye getirdi bakın.


İyi de, kim bu protestocular? Cevabı çok basit: gençler! Bildiğimiz, liseli, üniversiteli, yeni mezun, işe yeni girmiş vs. gençler.

Hangi örgüte üyeler, liderleri kim, hangi dış güçler tarafından yönlendiriliyorlar?

Bu soruların anlamsızlığını kavrayabilmek için aralarına karışıp, seslerini duymak gerekiyor. Tabii ki aralarında parti tutan, belirli görüşlere sempati duyanlar da var. Ancak bu hareketin temelinin ne kadar ideolojisiz olduğunu kavramak hiç kolay değil. Konuya hakim yakın bir arkadaşımın değişiyle "Bu gençler geçen yüzyıla ait hiçbir ideolojiyi kabul etmiyor, hiç kimseyi lider olarak görmek istemiyor"

Talep ettikleri şey o kadar yalın ki insan anlamakta zorlanıyor: Yaşantıma karışma. Herşeyin altında komplo teorileri aramaktan paranoyaklaşmış bizim neslimiz için bu kolay kabul edilebilecek bir durum değil. Bir de bizi yöneten ve kendi ideolojilerini hayatlarının merkezine oturtan kesimi düşünün. Ne olup bittiğini kavrayamadıklarından eminim. Bu sebeple yukarıda sorduğum ve cevabı olmayan soruların kıskacında kıvranıp duruyorlar. Algılarının ötesinde bir durum bu.

Yukarıdaki Taksim fotoğrafı aslında olan biteni tam göstermiyor. Taksim gerçek anlamda "yayalaştırılıp" halka açılınca eski tüfek protestocular kendi sloganları ile buraya gelmiş ve örgütlerinin reklamını yapmaya, flamalarını asmaya başlamışlar. Küçük Gezi parkına karıncalar gibi doluşmuş olan asıl eylemciler ise bu tarz sloganlara rağbet etmiyor.

Beşiktaş'ta polisin müdahalesine direnen gençleri izleyen bir dostum yaşadığı tuhaflığı aktardı. Bir grup protesto yapıyor, polise yaklaşıyor ve gaz bombaları gelince geri kaçıp bir sonraki hamleyi bekliyor. Saatlerce süren bu durum karşısında "Nedir bu saçmalık, bir ileri bir geri. Bundan ne çıkar?" diye sorguladığında yanındaki gençten aldığı cevap ise "bir sürü bonus puan topladım ya" oluyor. Ne puanı? Göstericiler, gençler arasında çok popüler olan bir bilgisayar oyununu polise karşı oynuyorlar! Ne olup bittiğine polisler de anlam veremediğinden saatlerce süren bu gel-git yüzünden sinirleri harap oluyor.

Sadece ideolojilerin insanları toplu olarak harekete geçirebileceğini düşünen eski kafalı bizler için kolay yenilir, yutulur bir durum değil bu. "Yakamı bırak, istediğim gibi yaşayacağım" hareketinden bahsediyoruz. Yani, gerçek demokrasiden.

Gezi parkındaki gençlerin arasından bir resim göstereyim. Onbinlerce "liderden" biri olan bir genç görüşlerini medyaya duyuruyor.


Ne günlere kaldık, yeni yetmeler mesajları ile ülkeye ayar veriyor!

Yapılanı anlamayan, bozmaya çalışan, provake etmeye girişen pek çok unsur oluyor, olacaktır. Bunları dikkate alıp işin özünü kaçıranlar ise bu ülkenin geleceğini şekillendiremez, toplumu yönetemez. Bu kadar basit.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Taksim'de dolaşırken değişim denilen kavramın içinde nasıl sürprizler barındırdığını bir kere daha anladım. Gözüme bir başka güzel göründü buralar. Bir bakın, siz de aynı fikirdesinizdir sanırım.